Muş Alparslan Üniversitesi
 
Muş Kardeşlik Platformundan Basın Bildirisi

 

27 Eylül 2020 Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan ordusunun Azerbaycan’ın cephe hattı yakınında bulunan Terter'in Gapanlı, Ağdam'ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli'nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl'ın Çocuk Mercanlı köylerine yoğun bombardımanı sonucu çok sayıda sivil zarar gördü.

 

Muş Kardeşlik Platformu, Ermenistan’ın kardeş ülkemiz Azerbaycan sivil halkı ve cephe hattını hedef alan saldırısı sonrası bir basın bildirisi yayımladı.

 

Basın bildirisinin tam metni şu şekilde:

 

KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURULUR.

İŞGALCİ ERMENİSTAN’IN AZERBAYCAN TOPRAKLARINA YÖNELİK SALDIRISINA KARŞI

MUŞ KARDEŞLİK PLATFORMU TARAFINDAN HAZIRLANAN

BASIN BİLDİRİSİ

27.09.2020

 

Aziz milletimiz,

27 Eylül 2020 Pazar günü sabahın erken saatlerinde kardeş ülke Azerbaycan’ın egemenliğinde bulunan topraklarda işgalci Ermenistan tarafından operasyonlara başlanmış ve köyleri bombalayan Ermeniler, aralarında sivillerin de bulunduğu birçok Azerbaycan vatandaşını şehit etmiştir. Kaderi kaderimiz olan ve iki ayrı devlet olsalar da esas itibarı ile tek milletten oluşan Türkiye ve Azerbaycan bu saldırıların en belirgin hedefi olmuştur. Muş Kardeşlik Platformu olarak, Ermenistan’ın kardeş ülke Azerbaycan’a karşı başlatmış olduğu ve uluslararası tüm hukuk kurallarını çiğneyen bu meşum saldırısını şiddetle kınıyoruz.

 

Saygıdeğer Muş halkı,

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk yıllarda bir düstur olarak belirlemiş olduğu hakkaniyet temelli dış politikaya daima önem vermiş ve uluslararası sorunların barışçıl yaklaşımlar sayesinde çözülebileceğine inandığını her platformda muhataplarına beyan etmiştir. Nitekim bu politika doğrultusunda hem bölgesel hem de küresel çapta barışın bozulmasına yönelik tehditlere ilk tepkiyi veren ülkelerin başında gelmiş, mazlumların sesi, mağdurların hamisi olarak her dönemde adil bir hakem ülke konumunda kalabilmeyi başarmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin küresel çapta huzur ortamının tesis edilmesine sunmuş olduğu katkılara bakıldığı zaman, bu yaklaşımın, köklerini tarihsel mirastan alan genetik bir tavra, vizyonunu erdemli şehirler ve ülkeler idealine odaklamış evrensel bir gayeye matuf teşebbüsler olduğunu görürüz. Medeniyetleri var eden en önemli kaynaklardan biri hiç kuşkusuz dindir. Milletimizin ruh, vidan ve fikir kaynaklarını besleyen İslam’ın gerek kelimenin kök anlamı itibarıyla gerekse Müslüman toplumlar tarafından bu anlamı tarih boyunca tahkim eden uygulamalar vesilesiyle barışın ve esenliğin adı olduğu ispat edilmiştir. Nitekim bu anlayış sayesinde Müslümanların hakimiyetinde olan her toplum dinini, dilini, örfünü korumuş, kendi parasını kullanmış, türkülerini seslendirmiş, geleneklerini yaşatmışlardır. Bundan yüz yıl öncesine kadar milletimizin bu engin hoşgörüsünden sonuna kadar yararlanan topluluklar arasında millet-i sâdıka olarak bilinen Ermeniler de yer almıştır.

 

Kıymetli Muşlular,

Milletimizin tarih boyunca kurmuş olduğu devletlerin sonuncusu olan Türkiye Cumhuriyeti ortalama bir asırlık mevcudiyetinde barışın ne kadar değerli, barışı tehdit eden savaşın ne büyük yıkım olduğunu yakından tecrübe etmiştir. Cumhuriyeti kuran kadroların ve o dönemi yaşayan neslin tamamı bir ömür savaşla yatıp kalkmış, kazandıkları deneyimleri barış ortamının tesis edilmesinde kullanmışlardır. Türkiye, 21. yüzyılda tarihî karakterinden kazandığı bu deneyimleri sahada izlemiş olduğu politikalara da yansıtabilmiş nadir ülkelerden biridir. Özellikle son yirmi yılda iç sorunlarını çözen, FETÖ gibi kukla örgütler eliyle kurgulanmak istenen küresel boyutlu komploları bertaraf eden ülkemiz milli eğitimden sağlığa, enerjiden savunmaya, ulaşımdan uzay teknolojisine kadar birçok alanda asırlık başarılara imza atmıştır.

Türkiye’nin barışa yönelik tutumu, mazlumların temsili noktasında yüksek sesle dile getirmiş olduğu talepleri ve bölgesinde jeopolitik bir güç olarak temayüz etmesini sağlayan hamleleri, ona karşı olan zihinleri ciddi biçimde rahatsız etmiş ve savunucuları arasında ülkemizin de bulunduğu yeni dünya düzeni fikrini söndürmek için her düzeyde ülkemize karşı sinsi tuzaklar kurulmaya başlanmıştır. Bu tezgahlardan biri, uluslararası terör örgütleri ile Türkiye’yi ilişkilendirme teşebbüsüdür. Yakın tarihi içerisinde terörizm sebebiyle ciddi sıkıntılar yaşamış olan Türkiye’ye bu ithamı yöneltenler, bugün şahit olduğumuz türden yapacakları işgalleri meşrulaştırmak ve kendisine dur diyecek güçlü bir Türkiye’yi uluslararası mahfillerde zor durumda bırakmak niyetindedirler.

 

Türkiye’nin bölgesel barışa sunmuş olduğu hizmetler ve kuruluşuna öncülük ettiği bölgesel barış ittifakları ortadadır. Bu suçlamaları yapan ve yapılmasına öncülük eden Fransa’nın yakın tarihi içerisinde Fas, Tunus ve Cezayir’de, Rusya’nın ise Türk Cumhuriyetleri’nin tamamında, Afganistan’da, Çeçenistan’da ve Kırım’da işlemiş oldukları insanlık suçları ve soykırım niteliğindeki uygulamaları dünya kamuoyunca bilinmektedir. Tek dişi kalmış canavarlar bugün de Ermeni piyonları eliyle bir başka işgal senaryosunun adımlarını atmak hevesindedirler. Nitekim uluslararası platformlarda yapılan açıklamalar, sabahın erken saatlerinden itibaren tüm dünyada Ermeni diasporası tarafından sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımlar, son birkaç haftadır Rusya tarafından Ermenistan’a yapılan silah yardımları, bu yardımların ulaşması için İran hava sahasının kullanılmış olması ve bugün Rus askerî uzmanlarının apar topar Ermenistan’a giderek SİHA’lar konusunda eğitim vermeye başlaması, bu operasyonun çok önceden planlanmış olduğunun açık göstergesidir.

 

Değerli basın mensupları,

Ülkemizin enerji konusunda kat etmiş olduğu mesafe, sömürgeci ülkeler tarafından hedefe konulmasının bir başka önemli sebebidir. Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de, Doğu Anadolu Bölgesinde bütünüyle kendi imkânlarını kullanarak tarama ve sondaj faaliyetlerinde bulunan, tarihin en büyük enerji kaynaklarını tespit eden ve enerji ithal eden ülke konumundan çıkarak önce enerji koridorlarını belirleyen, ardından enerji ithal eden ülke konumuna gelen Türkiye’nin köhne sömürgecilerin uykularını kaçırması son derece tabiîdir. “Dünya beşten büyüktür” diyen bir lidere ve bu liderin 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine kilitlenmiş gençliğine tahammül edemeyen sözde gelişmiş ülkelerin ve ülkesinin oburlarını hala Afrika’nın kara derili bebelerinin, Orta Asya’nın kavruk yüzlü çocuklarının geleceğinden çaldığı zenginlikle doyurmaya çalışan modern (!) batının adil bir dünya düzenine rıza göstermesi elbet beklenemez.

Dünya’da anarşinin gerçek failleri olan ülkeler tarafından sessizce izlenen terör eylemlerine en güçlü biçimde karşı çıkan Türkiye, bugün kardeş ülke Azerbaycan’a yönelik hukuksuz Ermeni saldırılarına da sessiz kalmayacağını hükümet yetkilileri aracılığı ile tüm dünyaya duyurmuştur. Azerbaycan’a askerî ve ekonomik anlamda her açıdan yardımcı olacağımız hiç kimsenin meçhulü olmamalıdır. Çünkü Azerbaycan’a yapılan saldırı Türkiye’ye, Türkiye’ye yapılan saldırı Azerbaycan’a yapılmıştır. Esasen Ermenistan, güdümüne girmiş olduğu devletlerin tahrikleri ve teşvikleri ile bu haksız ve terör kokan eylemleri her dönemde yapagelmiştir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Ermenilerin Anadolu topraklarında yapmış olduğu kıyımların ve mezalimin acıları henüz tazedir. O dönemde Rusya ve Fransa gibi devletlerin himayesinde kurmuş oldukları terör örgütleri vasıtasıyla Müslüman halk üzerinde tarifi imkânız kıyımlar gerçekleştirenler, bugün Azerbaycan köylerindeki sivilleri hedef alanların atalarıdır. Yakın tarihte emperyalist güçler tarafından maşa olarak kullanıldıklarının farkında olmayan Ermeniler, geçmişinden ders almayan milletlerin akıbetlerinin de berbat olacağını unutmuş görünüyorlar.

 

Saygıdeğer Muş halkı,

Muş Kardeşlik Platformu olarak, tarihe bir not düşmek üzere, Ermenistan tarafından gerçekleştirilen saldırıyı en şiddetli biçimde kınıyoruz. Aynı şekilde Akdeniz’de Yunan’ı, Karabağ’da Ermeni’yi cesaretlendiren Fransa ile Suriye’de Haşd-i Şa’bî’yi, Libya’da Wagner’i finanse eden Rusya’yı bu hain saldırıdaki rolleri sebebiyle uyarıyoruz. Kafkaslardan Doğu Akdeniz’e yayılmak istenen istikrarsızlığın ve kaos ortamının oluşmasından sorumlu tüm tarafların tarih önünde hesap vereceğini ve kargaşanın en çok da kendilerine zarar vereceğini hatırlatmak istiyoruz. Doymak bilmeyen hırslarıyla güçsüz toplumları köleleştirmek isteyen büyük devletlerle onların bölgedeki şahsiyetsiz piyonları er ya da geç hak ve adalet dalgasının yok edici kudreti karşısında mağlup edilecektir.

 

Son söz olarak şunu ilan etmek isteriz ki; Türkiye Cumhuriyeti Kafkaslarda tezgahlanmak istenen bu sinsi oyunu da bozacaktır. En sıkıntılı dönemlerinde bile 28 yaşındaki bir gencini, Nuri Paşa’yı komutan olarak tayin ettiği Kafkas İslam Ordusu ile Bakü’yü kurtaran devletimiz, üzerine düşecek herhangi bir tarihî vazifeyi dün olduğu gibi bugün de ifa etmeye muktedir ve hazırdır.

 

MUŞ KARDEŞLİK PLATFORMU