Muş Alparslan Üniversitesi
 
15 Temmuz Yıl Dönümü Etkinliklerinde Darbe Girişimi Bir Kez Daha Sorgulandı

Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ikinci yıl dönümü kapsamında düzenlenen Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinliklerine katıldı. Muş’ta, Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında organize edilen program, Hükümet Konağı bahçesindeki fotoğraf sergisi, şehitlik ziyareti, mevlit programları ve diğer etkinliklerle devam etti.

 

Anadolu Ajansının (AA) fotoğraflarından oluşan sergiyi, Vali Aziz Yıldırım, Garnizon Komutanı Albay Cem Karoğlu, Belediye Başkanı Feyat Asya, Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Mete ile kamu kurum temsilcileri, sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti temsilcileri ve vatandaşlar gezdi. Vali Aziz Yıldırım ile birlikte sergide yer alan fotoğrafları teker teker inceleyen protokol üyeleri, daha sonra toplu fotoğraf çektirdi.

 

Hükümet Konağı bahçesindeki fotoğraf sergisini gezen protokol üyeleri, Şehir Mezarlığındaki şehit kabirlerini ziyaret ederek dua etti. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Müftü Alettin Bozkurt tarafından yapılan duanın ardından protokol üyeleri şehit kabirlerine karanfil bıraktı. Öğlen namazını müteakip Çağlayan Camiinde şehitlerimizin aziz ruhları için okunan Mevlid-i Şerif ve hatim duası etkinliğine rektörümüze vekâleten Prof. Dr. Yaşar Karadağ katıldı. 

 

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü programının gündüz etabındaki etkinlikler, Bayraktepe Mevkiinde 15 Temmuz Hatıra Ormanı için fidan dikimi ile devam etti. Şehit Mustafa Koçak adına fidan diken rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, daha sonra protokol üyeleri ile birlikte Öğretim Üyemiz Doç. Dr. Mustafa Alican’ın “2. Yıl Dönümünde 15 Temmuz Darbe Girişimini Yeniden Düşünmek” başlıklı konferansına katıldı.  

 

Muşlu Gazi Hatice Işık 15 Temmuz Gecesi Ankara’da Yaşadıklarını Anlattı

Doç. Dr. Alican’ın Öğretmenevi Konferans Salonundaki konferansı öncesinde bir konuşma yapan 15 Temmuz Gazisi Hatice Işık, darbe teşebbüsü gecesinde Ankara’daki Jandarma Genel Komutanlığı’nın önünde darbeci askerler tarafından vurulduğunu söyledi. Darbe olduğunu öğrendiği zaman hemen dışarı çıkmaya karar verdiğini söyleyen Işık, sokağa çıktığı zaman çok sayıda vatandaşın sloganlar atarak olayların merkezine doğru gitmeye hazırlandığını, kendisinin de onların arasına katıldığını belirtti. 

 

Otobüse binerek Ankara’nın merkezine ilerlediklerini dile getiren Işık, “Biz ilerlerken biri ‘Daha fazla gitmeyin ateş ediyorlar’ dedi ve ardından otobüse ateş etmeye başladılar. Nerede olduğumu bilmiyordum. Daha sonra bulunduğum yerin Jandarma Genel Komutanlığının önü olduğunu öğrendim” dedi.

 

“15 Temmuz'da hepimizin tek gayesi vardı; vatan.”

Darbeci askerlerin ateş açtığını anlatan Hatice Işık, bulundukları otobüsün önündeki araçların yakınlarında yaralılar olduğunu gördüklerini dile getirdi. Yaralıları kurtarmak için hamle yaptıklarını ancak darbeci askerler tarafından ateşe maruz kaldıklarını belirten Işık, herkesin o anda askerlerin plastik mermi sıktığını düşündüğünü kaydetti. 

 

Açılan ateşte kendisine bir mermi isabet ettiğini söyleyen Işık, sağ karın bölgesinden yaralandığını, böbrek ve bağırsağının bir kısmının alınarak omurgasına platin takıldığını ifade etti. Askerlerin gerçek mermi sıktığını o an anladığını anlatan Işık, “O an ben de ölecek miyim düşüncesi yoktu. Asker nasıl bize sıkar düşüncesi vardı.” şeklinde konuştu.

 

Hatice Ateş sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir olay vardı. Bu hayalini kurduğum şeyi 15 Temmuz gecesi herkesle bir ve beraber olarak hareket ederek yaşadık. 15 Temmuz şunu gösterdi; demek ki milletimiz, Kürdüyle Türküyle, Lazıyla Çerkeziyle birlik ve beraberlik içinde olabiliyormuş. Biz bu birlik ve beraberliği hepimiz yine sağlayabiliriz. 15 Temmuz'da hepimizin tek gayesi vardı; vatan.”

 

“Darbeler Türkiye’nin geleneksel Batılı eksenine oturtulma girişimidir.”

15 Temmuz gazisi Hatice Işık’ın konuşmasının ardından Selçuklu ve Malazgirt Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mustafa Alican, “2. Yıl Dönümünde 15 Temmuz Darbe Girişimini Yeniden Düşünmek” başlıklı konferansını sunmak üzere kürsüye davet edildi. 

 

15 Temmuz da dâhil olmak üzere Türkiye’de gerçekleştirilen bütün askeri müdahalelerin küresel güçlerin aktif olduğu süreçler olduğuna kuşku bulunmadığını söyleyen Doç. Dr. Alican, sözlerini şöyle sürdürdü: “Söz konusu güçlerin doğrudan doğruya bu müdahalelerin içerisinde mevcut değil gibi görünmesi bu durumu değiştirmez. Müdahalelerin başta ABD olmak üzere Batılı, medeni devletler tarafından her zaman alkışlanması, müdahalelerin ardından, açık olarak görüldüğü gibi Batılıların arzu ettiği siyasi düzenlemelerin yapılması; terör, anarşi ve kaosun birdenbire sona ermesi ve ülkeye dış yardımların akması bu yargıya varmak için yeterli bir kanıttır. 

 

Yine tarihimizdeki askeri müdahaleler, 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi 1960 ve 1980 darbeleri için de aynı şey söylenebilir; Rusya ile bir mutabakat zemini oluşturma gayreti içine giren Türkiye’nin adeta terbiye edilmek istenmesi, yönünü Doğuya çevirip kendi tarihsel kökenleri ile barışmak isteyen Türkiye’nin geleneksel Batılı eksenine oturtulma girişimi olarak da okunabilir. 

 

“Yeni bir dünya, tarih ve siyaset anlayışı inşa etmemiz elzemdir.”

Varlığını kuruluş döneminden itibaren ardına bakmadan salt Batılılaşma arzusu ile inşa eden Türkiye’de gerçekleştirilen askeri müdahaleler, darbecilerin ve cuntacıların her zaman özenle altını çizdikleri gibi, ülkenin Batılı değerlerden uzaklaştığı ki bunu Batılı egemenlerin etki alanından çıkma eğilimi sergilediği şeklinde okumak gerekir, gerekçesiyle yapılmıştır. 

 

İşin trajik yanı da askeri ve bürokratik elitlerin önemli bir kısmının kendilerini Batılı değerlerin temsilcileri olarak görmesi dolayısıyla da uluslararası güç odakları ülke içerisinde kendilerine ortak bulmakta güçlük çekmemişlerdir. Ülkemizin bu kısırdöngüden kurtulabilmesi için zaten sosyolojik açıdan da gerçekleşmesi mümkün olmayan salt Batılılaşma hülyasından vazgeçmemiz ve kendi tarihsel köklerimizle yoğurduğumuz yeni bir dünya, tarih ve siyaset anlayışı inşa etmemiz elzemdir. Batı’nın bizatihi kendisi icad edilmiştir ve Batılı değerler, muhayyel değerlerdir.”