images

Çay Bahane Sohbetleri’nde Yazar Zahide Tuba Kor: "Gazze'nin İnsanlığa Öğrettiği Dersler"

Çay Bahane Sohbetleri’nin 16’ncı bölümünde konuk ettiğimiz Yazar Zahide Tuba Kor, "Gazze'nin İnsanlığa Öğrettiği Dersler" başlıklı konuşmasında, 7 Ekim 2023'ü Ortadoğu tarihinde bir dönüm noktası olarak nitelendirdi. Bu tarihte, sadece yeni bölgesel düzenin kurulması ve İsrail'in Filistin'e yönelik planlarının bozulması değil, aynı zamanda yaşanan savaş ve soykırımın, Filistin-İsrail çatışması tarihine ve İsrail'in yenilmezlik imajına ışık tuttuğunu ifade etti.

Kor'a göre, Gazze'deki insanların yaşadığı soykırım karşısındaki dik duruşu ve özgüveni, dünya genelinde şaşkınlık yarattı. Bu duruş, insanları İslam'ı araştırmaya ve hayat tarzlarını sorgulamaya yöneltti. İslam'ın bambaşka bir anlam dünyası ve hayat felsefesi sunduğunu hatırlatan Gazze örneği, küreselleşme ve tüketim kültürünün cazibesine kapılanların İslam algısını sorgulamasına neden oldu.

Kor, çocukların sıkıntılarla karşılaşmadan büyütülmesinin, onların mücadele, sabır ve tevekkül gibi önemli değerleri öğrenmelerini engellediğini belirterek, Gazze halkının yaşadığı abluka ve ambargo ya rağmen icatçı olması, her zorluğun bir çözümünün bulunabileceğini gösterdiğini belirtti.
Kor, Gazze'nin insanlığa öğrettiği dersler arasında, direnme, sabır, imtihanları aşma ve icatçılık gibi önemli değerlerin yer aldığını ve Gazze'nin direnişinin insanlığa umut ve direnişin mümkün olduğunu hatırlattığını ifade etti.

Gazze'deki olaylar, Batı yönetimlerinin demokrasi, insan hakları, özgürlük ve adalet konularında ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Batı'ya doğru yaşamak ve adil bir dünya için koşanların, Batılı değerlere sadece beyaz Batılılar ve kendilerine tamamen boyun eğen Doğuluların layık görüldüğünü gösterdi. Ayrıca, rejimler ile halklar arasındaki farklılıkları ve halkların kendi içindeki çeşitliliği ortaya koyarak safları berraklaştırdığını, Dünya sokakları, vicdan, insanlık ve ahlakın belli bir dine, ırka veya millete özgü olmadığını ve Filistin davasının tek bir kesimin tekelinde olmadığını gösterdi. ABD'de “Free Palestine” pankartları taşıyan ve Kongre binasını basarak "Bu savaş bizim savaşımız değil" diyen Amerikan Yahudilerinin varlığı, hiçbir milleti veya halkı tek bir bütün olarak görmememiz gerektiğini öğretti. Her Yahudi'nin Siyonist olmadığını ve her Siyonistin de Yahudi olmadığını belirtti ve İsrail'in gücünü Hristiyan ve Müslüman Siyonist kesimlerden aldığını “ vurguladı.

Kor: “Gazze, Batı'nın ikiyüzlülüğünü ve Ortadoğu'daki çifte standartlarını açığa çıkardı. Gazzelilerin yaşadığı acılar, Batılıların Suriyeli mültecilere verdiği tepkiden farklı değil ancak dikkat çekmedi. İsrail'in aşırı sağ yönetimi giderek güçleniyor ve İslam karşıtı siyasi hareketlerle ilişkilerini gözler önüne serdi. Türkiye'de İsrail yanlısı kesimlerin yükselişi, Ortadoğu politikalarını etkiliyor ve bu kesimler İsrail'in çıkarlarını savunduklarını belirten Kor, “Üzücü olan, ABD ve Avrupa üniversitelerinde gençliğin azımsanmayacak bir kısmı Gazzeliler için mücadele yürütürken ve İsrail’e karşı boykota katılırken, kendi ülkemizde sosyal medya fenomenleri üzerinden yayılan “Araplar bizi arkadan vurdu”, “Filistinliler topraklarını sattı”, “Filistinliler Kıbrıs’ı tanıdı mı?” gibi kolayca çürütülebilecek iddiaların gençlerimizi cezbetmesi veya en hafifinden zihinlerini bulandırması. İsrail’le iltisaklı kesimlerin gençlerimizin vicdanlarını köreltecek kadar ifsat edebilmesinin asıl sorumlusu, bilgi üretme ve yaymanın önemini hafife alan bizleriz. Geçtiğimiz yıllarda mülteci düşmanı çevreler alabildiğine yalan haberler yayarken ve nice mazlumun hayatını karartırken sessiz kalmamızın bedelini şimdi ödüyoruz. Gençlerin artık bilgi kaynaklarını sorgulama, büyüklerin de doğru bilgiyi üretip gençlerin ilgisini çekecek şekilde onlara sunamamalarının nedenleri üzerinde düşünme vakti geldi de geçiyor. Zira Hucurat suresi 6. ayetteki “Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” emrine uymak Müslümanlığın bir gereği” ifadelerini kullanarak sözlerine devam etti: ”Ülkemizde geçmişten bugüne Türkçüler Türk dünyasını, İslamcılar İslam dünyasını, Batıcılar Batı’yı, komünistler Sovyet tecrübesini bütün boyutlarıyla bilmeden sloganik ve sahadaki gerçeklerden kopuk söylemler üretti. Filistin’i dert edinip bu “bilinç”le yetişenler de bir istisna değil. 7 Ekim akabinde İsrail muhibbi çevrelerin işlettiği yalan-yanlış propaganda çarkları karşısında düştüğümüz acziyet, bilgi sahibi olmadan bilinç sahibi olunamayacağını net bir şekilde gösterdi. Nasıl ki ensar-muhacir edebiyatı mülteci meselesini anlatmakta son derece yetersiz kaldıysa Kudüs ve Mescid-i Aksa davası söylemi de Gazze’yi savunmak için yetersiz. Nitekim bu davayı savunanların bile 7 Ekim Aksa Tufanı yaşandığında zihinleri allak bullak oluverdi. İyi niyetliler “Neden durup dururken bunlar yaşandı? Acaba Hamas İsrail’in oyununa mı geldi?” diye düşünürken, kötü niyetliler “Hamas zaten İsrail’in bir piyonu, onun kurduğu oyunu oynadı. Bize ne? Kendileri etti, kendileri buldu” moduna girdiler. Nasıl ki İslam’ın ilk emri “Oku” ise, bir davayı sahiplenebilmenin de ilk şartı okuyup öğrenmek ve slogan değil bilgi üretmektir. Gazze öğretmeni bize artık tembel öğrenciler olmayı bırakın, dostunuzu ve düşmanınızı doğru düzgün tanıyın, bilgi temeliniz sağlam olsun ki fâsıkların ve cahillerin tuzaklarına düşmeyin diyor.” İfadelerini kullandı.

Zihinlerin allak bullak olmasının diğer nedenini, son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşanan her şeyi kadir-i mutlak üst akıllara bağlama kolaycılığından kaynaklandığını belirterek: “Sahanın gerçeklerini bilmeye hiç gerek yoktu; petrol-doğalgaz-ABD-İsrail-BOP dediniz mi en büyük uzman oluveriyordunuz! Zaten Ortadoğu’da hiçbir aktör ve hiçbir halk kendi kaderini çizecek bir akla ve güce sahip olamazdı. Kur’an-ı Kerim’de sıkça geçen Allah’ın tarihin, toplumun ve kâinatın akışına müdahalesi anlamına gelen sünnetullah kavramı da neydi? Uluslararası ilişkilerde Allah’ın ne gibi bir rolü olabilirdi? Kısaca Allah’ın dünyanın gidişatıyla bağlarını kopartıp O’nun esmasını ve sıfatlarını tanrılaştırdığımız üst akıllara yakıştırarak yıllardır imani-akidevi bir çıkmaza düştüğümüzün ve kendi kendimizi akılsızlaştırdığımızın ve acizleştirdiğimizin farkında bile değildik. İşte Gazze öğretmeni, hem İsrail’in zannettiğimiz gibi es-Semi (her şeyi duyan), el-Basir (her şeyi gören), el-Alim (her şeyi bilen) vs. olmadığını hem de Allah’ın -ayetlerde buyurduğu gibi- tuzak kuranların en hayırlısı olduğunu gösterdi. Güçlü bir ordusu ve istihbaratı olmasına rağmen kibir ve gaflet tuzağına düşen İsrail’in de bir yığın hatalar yapabildiğini gözler önüne serdi. Keza izzet sahibi Gazzelilerin, birkaç yıldır Filistinliler yok sayılarak kurulmakta olan yeni bölgesel düzeni sabote edip kendi kaderleriyle ilgili inisiyatif alabileceğini göstererek de ezberlerimizi bozdu. Gazze bize diyor ki Ortadoğu’ya yaklaşımınızdaki temel problemlerle artık yüzleşin” dedi.
“17 yıldır dünyadan tecrit edilen, en küçük şehrimiz Yalova’nın yarısı kadar yüzölçümüne sahip Gazze, İsrail’in yenilmezlik mitini yıktı ve zaaflarını bir bir ortaya döktü. Mayıs 2021’de 11 gün süren savaş ateşkesle sona ererken ertesi günü bir sonraki mücadele için hazırlıklara başlayan Filistin direnişi, tam da İsrail’in o zaaf noktalarını maharetle kullanarak 7 Ekim’i İsrailliler için kalıcı bir şoka ve travmaya dönüştürdü. Şu an biz sadece Gazze’deki fiilî savaşa, yıkıma ve insanlık dramına odaklansak da direniş, yürüttüğü psikolojik savaşla o zaafları İsrail toplumunu ve yönetimini kalıcı olarak birbirine düşürecek ve toparlanmasını iyice zorlaştıracak şekilde başarıyla kullanıyor. Tarih boyunca güçlü devletlerin çoğu gibi İsrail’in de ancak içeriden bir darbeyle yıkılacağının bilinciyle İsrail siyaseti ve toplumundaki mevcut fay hatlarını iyice derinleştiriyor. Dahası, İsraillilerin on yıllardır özenle inşa ettiği imajı, İsrail ordusunun ve yönetiminin yalanlarını bir bir ifşa ederek ve maskelerini düşürerek yıkıyor, uluslararası alanda yalnızlaştırıyor. Nitekim şu sıralar İsrail’in en büyük dertlerinden biri, uluslararası alanda yitirdiği inandırıcılığını ve propaganda tekelini nasıl yeniden tesis edeceği. Bu haliyle zihinlerimizden geçen “Hamas Gazze’nin ve Gazzelilerin başına gelecekleri öngöremedi de mi 7 Ekim’i yaptı?” sorusunun anlamsızlığını ortaya koyduğunun altını çizerek: ”Biz Gazze’nin savaş öncesi gerçeklerinden habersiz, sıcak evlerimizden “Ama Hamas da saldırmasaydı bu kadar masum yavrucak ölmez ve Gazze yıkılmazdı!” diye sayıklarken o masum yavrucaklarını toprağa gömen, evleri başlarına yıkılan annelerin ve babaların direniş aleyhine tek bir kelam etmemesi ve bir kısmının alenen direnişe desteğini ilan etmesi hiç dikkatinizi çekti mi? Gazze, bombardıman altında sahip olduğu her şeyi yitirmesine, sakatlanmasına, kışın soğuğunda aç açıkta kalmasına ve hastalanmasına rağmen Rabbine hamd edebilen kullarla dolu (Aynı kulları Suriye’de de bizzat gördüm). Geçmiş savaşlarda olduğu gibi Gazzeliler, sadece bitmek bilmeyen bombardımana ve yıkıma değil, aynı zamanda Siyonist düşmana verdirdikleri muazzam kayıplara ve her şeye rağmen direnişi sürdürebilmelerine odaklanıyor. Çünkü geçmişten beri yıkım da, yaşama arzusu da Gazze’nin bir gerçeği ve onlar ölümü modern insan gibi bir yok oluş olarak görmüyor” diyerek sözlerine devam etti: “Gazze’de olan biteni ekranlarda izlerken elden bir şey gelmemesinin çaresizliğini ilk kez bu denli derinden hissettik. Oysa aynı çaresizliği gerek Filistinliler gerekse Arap ve Müslüman halklar kâh Siyonistler kâh emperyalist güçler eliyle en az yüzyıldır hissediyordu. İsrail’in bölge halklarına verdiği en büyük hasar, aşırı güç kullanarak uğrattığı mağlubiyetler sonucunda özgüvenlerini ve özsaygılarını yitirtmesi, bizden adam olmaz fikrini zihinlerine zerk ederek mücadele azmini kırmasıydı. 7 Ekim ve Gazze direnişi bu algıyı tersine çevirdi. 1948 ve 1967’deki etnik temizliklerin ardından işgal altında boyun eğdirilmeye ve asimile edilmeye çalışılan Filistinliler, her direniş girişimlerinde şiddetle bastırıldı. Ama bastırılan her direniş, Filistinlilerin bir süre sonra yeni bir silahla işgalcinin karşısına dikilmesini sağladı. Öyle ki en sonunda İsrail’e tarihinde hiçbir gücün verdiremediği kadar büyük bir kayıp yaşatmayı başardılar. Gazze, işgalci ölüm saçsa da direniş fikrinin ve ruhunun dinmeyeceğini, Filistinlilerin topraklarını terk etmeyeceğini bir kez daha gösterdi. İsrail geçmişte Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz Rantisi, Yahya Ayyaş gibi Hamas’ın öncü isimlerini katletse de bayrağı Muhammed Deyf, Muhammed Sinvar, Ebu Ubeyde vs. devraldı. Çünkü direniş fikri ve İslam’ın kutsallarını savunma arzusu askerî metotlarla yok edilemez.” Dedi. 
7 Ekim sonrası başlayan dünya çapında boykot seferberliğine de değinen Kor, “Tüketim kültürünün esiri olmuş bizlerin hayatın her alanında düşmanlarımızın ürettikleriyle beslendiğimizi, onların pervasızca İslam dünyasına saldırmasına ve sömürmesine dolaylı yoldan çanak tuttuğumuzu gözler önüne serdi. Gazze öğretmeni, tüketimi bırakın, üretim toplumuna geçin dedi. Sadece mal ve gıda üretimi değil, aynı zamanda bilgi ve etkili söylem üretimi, bilimsel ve kültürel üretim, silahların ve her türlü mücadele araçlarının üretimi, ideolojilerden ve önyargılardan bağımsız insani ve vicdani duruşun üretimi, yitirdiğimiz değerlere ve hikmete dönüş… Bütün bunlar aynı zamanda küresel markalarda, tüketimde, psikologlarda ve yaşam koçlarında aradığımız ama bulamadığımız mutluluğa ve mutmain olma haline bizi ulaştıracak yolun ta kendisi. Kısaca Gazze diyor ki kendi özgür iradenizle şekillendirdiğinizi zannettiğiniz hayatınızı ve düşüncelerinizi esir almış prangaları artık kırın ve öz değerlerinize dönerek özgürleşin.

Son olarak, “Gazze ekranlarda izlediğimizden çok daha büyük bir yıkım aldı; elektriksizliğin, susuzluğun, açlığın, salgın hastalıkların ve tedavi imkânından yoksunluğun bilançosu, bombardımanların ve fiilî savaşın bilançosundan çok daha ağır olabilir. Gazze öğretmeni, savaş bittikten bir ay sonra Gazzelileri unutup gideceğimizi geçmiş tecrübelerden de hareketle çok iyi biliyor ve şöyle diyor: Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı savunmak adına çıktığımız yolda yıkılırken yanımızda yoktunuz; bari ateşkes sonrası yaralarımızın sarılmasında ve yeniden inşada ellerinizi taşın altına koyun.” diyerek sözlerini tamamladı.

Editör- Fotoğraf: Öğr. Gör. Kübra Gökdemir



OLUŞTURULMA TARİHİ: 18-05-2024 07:23 |