Muş Alparslan Üniversitesi
 
Üniversitemizden Sultan Alparslan Kitabı: “Doğu’nun ve Batı’nın Büyük Sultanı Alparslan”

 

Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Alican, üniversitemizin ismini taşımakta olduğu Selçuklu Sultanı Alparslan’ın biyografisini kaleme aldı. 

 

Selçuklu tarihi ve Malazgirt Zaferi ile ilgili çalışmaları ile bilinen üniversitemiz öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Alican’ın yeni kitabı raflardaki yerini aldı. Timaş Yayınları tarafından “Doğu’nun ve Batı’nın Büyük Sultanı Alparslan” adı ile neşredilen kitapta, Selçukluların ikinci hükümdarı olup 1071 yılında Bizans İmparatorluğu’nu Malazgirt’te dize getiren Sultan Alparslan’ın hayatı anlatılıyor. Selçuklu hükümdarının doğumundan başlayarak vefatına kadar olan hayatını akıcı bir anlatım tarzı ile sunan kitap, Sultan’ın özellikle insani yönlerini öne çıkaran bir metin olması bakımından da ilgi çekiyor.

 

Alparslan’ın davası gençliğin ortak ideali olmalı

 

Alican, “Doğu’nun ve Batı’nın Büyük Sultanı Alparslan” adlı eserini Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’a makamında takdim etti. Alican’a kıymetli takdiminden dolayı memnuniyetini dile getiren Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, kitapla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti: “Mustafa Alican hocamızı tebrik ediyorum. Cidden Selçuklu tarihi, 1071 Malazgirt Zaferi ve Sultan Muhammed Alparslan üzerine referans olabilecek birçok çalışmaya imza atan bir akademisyenimiz. Daha önceki bir çalışması valiliğimiz, üniversitemiz ve Okçular Vakfı ortaklığında basılarak 1071 Malazgirt Etkinlikleri kapsamında ilimize gelen misafirlere hediye edilmişti. Bu kitabını da aynı şekilde misafirlerimize takdim etmeyi düşünüyoruz. Üniversitemiz adını aldığı Sultan Muhammed Alparslan’ı her platformda tanıtmayı ve onun mukaddes davasını tüm gençliğin ortak idealine dönüştürmeyi asli vazifesi addetmiştir. Buna benzer daha başka çalışmaların da akademisyenlerimizin kaleminden okuyucularla buluşmasını arzu ediyoruz.”

 

Malazgirt ruhuna katkıları olacak

 

Kitabın Malazgirt ruhuna ve tarih bilincine yapacağı katkılara değinen Alican, şu ifadeleri kullandı: ‘‘Biliyorsunuz birkaç yıldır Malazgirt Zaferi kutlamaları yapılıyor. Okçular Vakfına danışmanlık yaptığım için bu kutlamaların kitlelere ulaşıp ulaşmadığı konusunda vakfın yaptırdığı anketlerin sonuçlarını inceleme fırsatım oldu. Anketleri incelediğimde maalesef ‘‘Malazgirt nedir, ne değildir, ne anlama gelir? Sultan Alparslan kimdir?’’ gibi sorulara çok az insanın yanıt verebildiğini gördüm. Özellikle yılın belli dönemlerinde bir ölçüde gürültü koparmasına rağmen toplumsal anlamda Malazgirt ruhunun ve Sultan Alparslan’ın bilinirliği anket verilerinden anladığımız üzere çok yüksek değil. Bunun en büyük sebeplerinden birisi kamusal alana hitap eden ve toplumdaki her kesime hitap eden eserlerin eksikliği. Bilinirlik seviyesini yükseltmenin yolu popüler nitelikli eserlerle yükseltilebilir. Dolayısıyla, bizim kitabımız belli ölçüde bu konuda bir giriş niteliğinde olabileceğini düşünüyorum. Kitabımız bütünüyle tarih kaynaklarda yer alan verilerden hareketle yazılmış, kurgusal öğelerin tarihin omurgasını zedeleyecek ölçüde yer almadığı bir metin. Ancak bir hikâye ya da roman gibi de okunması kolay bir metin. Bu anlamda ne kadar başarılı olacağını süreç içinde hep birlikte göreceğiz ama ilk okuyanlardan aldığım yorum genel anlamda kitabın ‘‘bir oturuşta bitirildiği’’ yönünde. Bu bakımdan kitabın hem Malazgirt’in, hem Sultan Alparslan’ın hem de Muş’un bilinirliğini artırmaya katkı sağlayacağını düşünüyorum.’’

 

Bilgi toplumsala yayılmalı

 

“Doğu’nun ve Batı’nın Büyük Sultanı Alparslan” kitabı, Alican’a göre ‘‘bir romancının edebi yetenekleri ile bir tarihçinin akademik yeteneklerini birleştirme’’ amacını taşıyor…  

 

‘‘Alparslan ve Malazgirt Zaferi ile ilgili çalışan akademisyen sayısı eskiye göre çok fazla olsa da kitapların büyük çoğunluğu yalnızca akademik yönüyle öne çıkıyor. Akademik bilgiyi toplumsala dönüştürme ve yayma konusunda bir dil problemi var. Bu bil sorununun çözülmesi gerekiyor. Bu kitap bir romancının edebi yetenekleri ile bir tarihçinin akademik yeteneklerini birleştirmeye dönük bir girişim. Mevcut literatür içinde bu tarz metinler çok az. Kitap bu anlamda da önemli bir yerde duracak.’’ 

 

Bu bir ayrıcalık

 

Polat’a üniversitemizdeki huzurlu çalışma ortamı dolayısıyla teşekkürlerini sunan Alican, Sultan Alparslan’ın biyografisini onun adını taşıyan üniversitede çalışırken kaleme alabildiği için çok mutlu olduğunu belirtti. Bunun kendisine nasip edilmiş bir şeref olduğuna inandığının altını çizen Alican, merhum Sultan’ın ruhaniyetini taziz eden ve onun ölmez mirası olan Nizâmiye medreselerini yaşatan Muş Alparslan Üniversitesi’nde çalışan bir öğretim üyesi olmanın bu bağlamda kendisini ayrıcalıklı hissettirdiğini vurguladı.

 

Manevi bir değeri var 

 

Kitabının Sultan Alparslan’ın geniş kitleler tarafından ve özellikle insani yönüyle daha iyi anlaşılabilmesine katkı sağlayacağını düşündüğünü belirten Alican, şu ifadeleri de sözlerine ekledi:

 

‘‘Muş Alparslan Üniversitesinin, İslâm tarihinin en önemli eğitim kurumları olan Nizâmiye medreselerini kuran iradeyi temsil eden Sultan Alparslan’ın ismini taşıması hasebiyle önemli bir misyona sahip olduğu kanaatindeyim. Kitabımın, kuşkusuz burada yapmış olduğumuz Malazgirt’e ilişkin diğer çalışmalarla birlikte bu çerçevede anlaşılmasını ve söz konusu misyona ilişkin bir katkı olarak görülmesini isterim. Gerek üniversitemiz bünyesinde faaliyet gösteren Selçuklu ve Malazgirt Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEMAM) tarafından gerçekleştirilen çalışmalar, gerekse öğretim elemanlarımızın bireysel çalışmalarının da aynı amaca istinat ettiği düşüncesindeyim. Malazgirt kitabım 2013 yılında çıkmıştı. Ben buraya 2018 yılında geldim. Yani daha önce de Malazgirt üzerine çalışıyordum. Fakat Malazgirt’e iki sefer gelmiştim. Bu son iki yıllık süre zarfında ise belki 10-15 defa gittim. Bir anlamda o alanla yakınlık kurdum. O sebeple kitabın duygusal bir tarafı var.  Muş Alparslan Üniversitesinin de Sultan Alparslan’ın adını taşıyor olması çok önemli benim açımdan.  Böyle bir kitabın burada yazılmış olması manevi anlamda bana çok değerli geliyor.”