Muş Alparslan Üniversitesi
 
Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu Birinci Gün Oturumları Tamamlandı

Muş Alparslan Üniversitesi’nin düzenlediği Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu’nun birinci gün oturumları, Kongre ve Kültür Merkezindeki açılış programı ile başladı. Açılış programına Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ın yanısıra Vali Seddar Yavuz, Garnizon Komutan Vekili Albay Berat Acar, Muş Belediye Başkanı Feyat Asya, Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Sönmez, Rektör yardımcılarımız Prof. Dr. İbrahim Erdoğan, Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer, Genel Sekreterimiz Öğr. Gör. Harun Demir ile sempozyum kapsamında üniversitemizin konuğu olan farklı disiplinlerden akademisyenler, STK temsilcileri, personelimiz ve öğrencilerimiz katıldı.
 
İstiklal Marşı’nın okunması ve Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından geçilen selamlama konuşmaları öncesinde üniversitemiz öğrencisi Muhammed Akif Kayacan tarafından hazırlanan ve darbe girişimi gecesi ve sonrasında Türkiye genelinde neler yaşandığını ve Muş Alparslan Üniversitesi’nin Muş halkıyla birlikte tek yumruk hâlinde darbeye karşı nasıl direndiğini ortaya koyan 15 Temmuz Darbe Girişimi slaytının gösterimi yapıldı.
 
Sunuculuğunu İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şirin Gül’ün yaptığı açılış programında, İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Murat Kayacan, Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Muş Belediye Başkanı Feyat Asya ve Vali Seddar Yavuz birer konuşma yaptı.
 
15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Murat Kayacan konuşmasına 15 Temmuz 2016 tarihinde seçilmiş iktidarı silah zoruyla indirme gayretine girişen ülkelerin taşeron örgütü FETÖ’nün darbe girişiminin Türkiye’deki şanlı direniş sayesinde başarısız olduğunu ifade ederek başladı. Doç. Dr. Kayacan şunları söyledi: “Âlemlerin rabbine hamdolsun. İnsanımız Âsım’ın nesli olduğunu bir kez daha gösterdi. Güç gösterisi yaparak hâkimiyet kurmak isteyenlere karşı müminlerin takındıkları tavrı betimleyen Ali İmran suresi 173. Ayet, Mehmet Akif tarafından Türkçeye şöyle çevrilmiştir: “O mü'minlere ind'allah ecr-i azim var ki: Birtakım kimseler kendilerine ‘Düşmanlarınız sizin için kuvvetlerini topladılar; onlardan korkmalısınız’ dedikleri zaman bu haber imanlarını artırır da: ‘Allah'ın nusreti bize kâfidir, o ne güzel muhafızdır!’ derler.” Yüce Allah kendi yolunda zalimlere karşı canıyla ve malıyla mücadele edenleri ödüllendirecektir. Rabbimiz şehitlerimize rahmet etsin. Yakınlarına sabır versin. Gazilerimize de acil şifalar nasip etsin.
 
15 Temmuz 2016 Türkiye siyasetinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu olayın Batıyı ve Doğuyu bir şekilde etkilediği inkâr edilemez bir gerçektir. Meşum darbe girişiminin sosyal, siyasal, dinsel, ekonomik ve sair yönleriyle sosyal bilimler açısından değerlendirilmesi ve mümkün olduğunca objektif bir şekilde tarihe not düşülmesi özellikle gelecek nesiller açısından son derece önemlidir. Sempozyumumuzun temel amacı 15 Temmuz darbe girişimini akademik bir incelemeye tâbi tutmak; Türkiye’ye yönelik bu girişimin gelecekteki etkilerini; bu etkilerin özelde Türkiye’de ve genelde Dünyadaki muhtemel sonuçlarını doğru anlamaya çalışmaktır.
 
Bu sempozyumda uluslararası düzeyde akademisyenleri, politika uygulayıcıları ve önemli sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini bir araya getirmiş bulunmaktayız. Türkiye’yi derinden etkileyen bu olay bağlamında bilim insanlarına ve üniversite dışındaki araştırmacılara fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir zemin hazırlayarak birçok alandaki özgün fikirlere ve araştırmalara ev sahipliği yapmayı temenni ediyoruz. Üniversitemiz ev sahipliğinde yapılan bu etkinliğin tevhidin ve adaletin hâkim olduğu bir dünyaya bir nebze de olsa katkı sunması bizleri ziyadesiyle memnun edecektir. Çaba bizden, başarı Allah’tandır. Sempozyumun organizasyonundaki yoğun gayretleri ve teşvikleri dolayısıyla sayın rektörümüze; hazırlanmasında emeği geçen akademik ve idari personelimize, ayrıca siz değerli katılımcılara ve dinleyicilere teşekkürlerimi sunuyorum.”
 
15 Temmuz’da Ortaya Çıkan Direnme Sosyolojisi Seçkinci Kesimi Hayrete Düşürdü
Rektörümüz Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat konuşmasına, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihî çağrısı ile halkımızın 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne onurlu bir karşı duruşla hayır diyen sivil direniş ordusunun, darbe sürecinde üzerinde durulması gereken en hayati nokta olduğunu vurgulayarak başladı. Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat şöyle konuştu: “Önceki darbelere kıyasla bu sürecin ayırt edici yanı, darbe girişimi karşısında ortaya çıkan sivil, siyasi, askeri ve hatta ekonomik direniş refleksidir. Geleneksel olarak asker millet olmanın gereği devlete ve orduya sualsiz itaatin hâkim anlayış olduğu ülkemizde bu sosyokültürel formun muhafazakâr kitle tarafından yapı bozumuna uğratılması, takdir edilesi bir durumdur. Hangi dinî, ekonomik ya da sosyolojik açıklamanın yüzlerce yıllık toplumsal refleksi bir anda parçalayarak bir direniş ruhu ortaya çıkardığı ve halkı silahlı unsurlara karşı meydana okumaya sevk ettiği sorusu bu sempozyumun cevabını aradığı en önemli sorudur.
 
Kısa vadeli siyasal sonuçları ne olursa olsun ölümü göze alarak ülkenin hemen her köşesinde insanların meydanlara yığılmasını, tanklara karşı durmasını anlaşılır biçimde izah etmeden bu toplumu harekete geçiren ruhu asla anlayamayız. Kabul edelim ki direnen bu kitle sosyolojik anlamda haklarının ve özgürlüklerinin bilincinde bireylerden oluşan Batılılaşmış, bireyselleşmiş kitlelerden çok daha farklı bir toplumsal tabana yaslanmaktadır. Bu itibarla 15 Temmuz’da ortaya çıkan direnme sosyolojisi hak arayışları adına devrim, direniş, başkaldırı edebiyatını tekelinde tutan Batıcı, seküler, seçkinci kesimi hayrete düşürmüştür. Tepeden bahşedilen haklarla iktifa etmeye alışmış, gerektiğinde verdiği imkânları geri almasını hikmeti devletten sayan bir kültürün eli silahlı ve kanlı darbecilerle çatışmayı göze alarak ölümüne meydanları doldurması, bundan böyle, ordu toplum ilişkisini de etkileyecek bir dönüşümün dikkate değer işaret taşlarından biri olacaktır.
 
Her ne kadar devrimci ve direnişçi bir ruhla meydanları doldurmuş olsa da bu kitlenin davranış biçimlerine bakıldığında son derece yerli oldukları görülür. Bu topraklara ait olmanın verdiği bir sükûnet haliyle vatandaşlarımız kırıp dökmeden, yağmacı öfkeye râm olmadan, darbeye yataklık ettiğine inandıkları dernek ve kurumların önünden geçerken dahi saldırganlık göstermeden, tankın içinden çıkan askeri, linç sahnelerine figüran etmeden vakur biçimde direnmenin örneğini vermişlerdir. Anadolu’nun her köşesinde meydanlara dökülenlerin sergiledikleri tavır, öfkeden çok insanımızın ülkesiyle kurduğu köklü aidiyetin yansıması olarak tarihe kaydedilmiştir.
 
Darbe girişimi sürecinin en üzücü yanı, muhafazakâr kitle içinde yaşanan trajik savrulmalardır. Siyasal rekabeti aşacak şekilde çatışmaya evrilen bu süreç, dindar kitleler arasında onarılması yıllar alacak bir fayın açığa çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Siyasal ilişki ve tercihlerden bağımsız olarak muhafazakâr gruplar arasına kan girmesi, toplum bütünlüğünde her anlamda travma etkisi meydana getirmiştir. Memleketi ya rehin almak yahut imha etmek hedefine kurgulu darbe teşebbüsünün hattı harekâtı netice alsın ya da almasın geri dönüşü olmayan bir kamikaze saldırısı mahiyetinde olmuştur. Japon kamikazeler güneşin oğlu olduğuna inandıkları imparatorları adına ölümü göze alarak hedefe saldırdıklarında kendilerini ifşa ederek imha olmakta iken Fetöcü kamikazeler kendilerini gizleyen, açık edildiklerinde yüzlerini saklayan ve en kutsal addettikleri büyüklerini bile hiç çekinmeden inkâr eden bir ruh hâli ile kendilerini imha etmeye kalkışmışlardır.
 
Darbecilerin mistik bağlanışlarının dinî referanslara da atıfta bulunan yapısı, bütün eksikliklerine rağmen Türkiye’deki ana akım İslami çalışmaların açık, şeffaf, aktörlerinin hesap verebilir figürler olması gerektiği gerçeğini mütemadiyen ifade eden Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri ve İmam Hatip Liselerinin ne kadar önemli bir fonksiyon icra ettiğini bir kez daha ispat etmiştir. Kim adına hareket ettiği, kime karşı sorumlu olduğu, ne büyüklükte bir finansal kapasiteye hükmettiği bilinmeyen dinî yapılar ülke için bundan sonra da tehlike çanlarının çalmasına sebep olacaktır. 
 
Cumhuriyetin ilk yıllarında din eğitimini merdiven altı faaliyete zorlayan rejim perspektifi ve bu perspektifin dindar kitleyi baskılaması, 15 Temmuz sürecinde yaşananların önemli sebeplerinden biridir. Bugün çok şükür ki devlet aklı bu yanlışın farkına varmış, din eğitiminin sahih kaynaklara ve bilimin ulaştığı nihai kazanımlara uygun şekilde yapılandırılması için tedbirler almaya başlamıştır. Çünkü devlet aklı devletin tecrübesini ve birikimini önce kanaate, sonra reflekse ardından da mevzuata dönüştüren bir mekanizmadan beslenmek zorundadır. Aksi takdirde, tekrarlanan yanlışlar devletin önce kültürü, sonra refleksi ve nihayet mevzuatına dönüşecektir.
 
Kanlı bir kalkışmayı iliklerimize kadar hissettiğimiz bir sürecin ardından geçmişle yüzleşmeden, sıkı bir özeleştiri yapmadan, yaşananlar hiç yaşanmamış gibi bir pozisyon almak hem anlamlı hem de doğru değildir. Kendini İslami hassasiyetlerle tanımlayan cemaatler, guruplar, kurum ya da kuruluşlar darbecilerle ilişki biçimlerinden önce kendi değer yargılarını gözden geçirmek zorundadırlar. Ancak bundan daha önemlisi, içinden geçilen süreç nedeniyle her kesimden insanımızı ilgilendirdiği için bizzat devlet aygıtının din ve dindarlarla kurmuş olduğu ilişki biçimlerini revize etmesidir. Rafine bir din anlayışı oluşturmadığımız sürece inanç adına her çeşit rüsûbatın gönül dünyamıza yığılıp kalacağı ve idrak kanallarımızı tıkayacağı açıktır. Kurmay aklı dediğimiz uzun soluklu stratejiler üretmekten çok dar alanlarda taktik hesaplarla oyalanan bir devlet tutumu, uzun vadeli kazanımları, kısa vadeli sahte tatminlere kurban edecektir. 
 
12 Eylül Darbesinden sonra Soğuk Savaş döneminin şartları içinde Türkiye’de yeşermeye başlayan radikal İslamcılık görünümlerine karşı genleriyle oynanmış daha uysal dini akımların tercih edilmesi, kurmay bir devlet aklının değil kısa vadeli tatmini öne çıkartan palyatif bir kurnazlığın tezahürüdür. Aynı şekilde devlet aklını felce uğratan, etkilerini bugün dahi yaşadığımız 28 Şubat Postmodern darbe sürecinde ordu ile halkın arası açılmış; büyük dindar kitlelerin dışlanacağı uygulamalar adeta bir devlet refleksi olarak devreye konulmuştur. Tam da bu süreçte içeride uzun zamandır işbirliği yaptığı, ölesiye devlete razı bir yapının esrik lideri, göz önünden kaçırıvermiş; cambaza bak kurnazlığıyla gerçek tehlike yosun altında serpilmeye devam etmiştir. İşin başından beri devletle kavgası olmadığını söyleyen bu yapının nasıl olup da bu topraklara yabancı merkezlerin önce çekim alanına sonra da etkisine girdiği ve bir zamanlar barışık olduğunu söylediği devleti bir anda yok etme noktasına geldiği trajik bir öykü olarak hafızalara kaydedilmiştir.
 
Rahmetli Halil İnalcık hocanın ifadesiyle “Tarih bir milletin şuurudur.” Dolayısıyla tarihini kaybeden toplumlar zihnen malul; dünü, bugünü ve geleceği arasındaki çizgiyi şaşırmış meflûç toplumlardır. Bugün tanık olduğumuz bu bilim şenliği, tarihini yitiren toplum olmamak için gösterdiğimiz samimi bir çabanın ürünüdür. 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde Muş halkının sergilediği tavır ve gösterdiği olağanüstü reaksiyon torunlarımıza anlatacağımız bir tarih şuurunu inşa noktasında atılmış ilk adımdır. Bugün bir başka adım daha atılıyor.
 
Toplantının icra edilmesinde emeği geçen düzenleme kurulunun çok değerli üyelerine, salonun tertibinde, tanıtım, karşılama, ulaşım, konaklama, reklam, basın, yayın ve iletişim hizmetlerinde görev alan genç akademisyenlerimize ve idari personelimize; bilimsel sunumları ile sempozyumun çıtasını yükselten kıymetli akademisyenlere; sivil toplumun süreçteki rolünü anlatmak üzere lütfedip aramıza katılan ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşlarının başkanlarına ve temsilcilerine; salonumuzu dolduran siz kıymetli dinleyicilerimize, basınımızın güzide temsilcilerine ve son olarak düzenlediğimiz her organizasyona olduğu gibi bu sempozyuma da maddi ve manevi destekleriyle katkı sunan başta valimiz Sayın Seddar Yavuz beyefendiye ve belediye başkanımız Sayın Feyat Asya’ya teşekkürlerimi ve minnettarlığımı sunuyor, sizleri saygı ve muhabbetle selamlıyorum.”
 
“Milletimiz sayesinde şer şebekelerinin hevesleri kursaklarında kaldı.”
Muş Belediye Başkanı Feyat Asya, “15 Temmuz akşamı bu topraklarda yaşayanlar olarak el ele gönül gönüle verdik ve hep beraber tarih yazdık. Bizleri muvaffak eden Allah’a şükürler olsun.” diyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi: “Her on yılda bir sahneye çıkan ruhunu şeytana satmış, uğursuz ve onursuz darbecilerin hakaretlerine, işkencelerine, cinayetlerine ve zulümlerine maruz kalan halkımızın onurlu ve yürekli evlatları olarak imansız ve izansız cuntacılara geçit vermedik. Ülkemiz ve bölgemiz üzerinde yürütülen kirli planları yerle bir ettik. Topraklarımızda alçakça uçuşlar yaparak gözdağı vermeye çalışanlara bu millet haddini bildirdi. Bu yürekli halk 27 gün aralıksız olarak sabah namazına kadar meydanları hıncahınç doldurmuştur. Bu vesileyle Muş Alparslan Üniversitesinin bütün akademisyenlerine bahusus Cahit Karaalp hocama ve Erdal Eker kardeşime şükranlarımı sunuyorum.15 Temmuz sürecinde dünyanın bütün mazlum halkları bize gıpta ile baktı. Bu azmimiz, kararlılığımız, vefakârlığımız bütün insanlığa örnek oldu. Milletimiz sayesinde şer şebekelerinin hevesleri kursaklarında kaldı. Artık bütün dünya biliyor ki bu can bu tenden çıkmadıkça bu topraklar küresel efendilerin işgal coğrafyası olmayacaktır.”
 
“15 Temmuz, 28 Şubatta temelleri atılmış bir süreçtir.”
Muş Valisi Seddar Yavuz ise 15 Temmuz’un en büyük sebeplerinden birinin 28 Şubat sürecinde yaşananlar olduğunu belirterek sözlerine başladı. Vali Yavuz şunları söyledi: “28 Şubat dindar ve muhafazakâr insanları öylesine ezdi ve yok etti ki dindar ve muhafazakârların gidebileceği diğer bütün kapıları kapatarak onları bir yere doğru hapsetti. Hatırlarsanız İmam Hatip Liseleri bu ülkede aktif hâlde idi. Her şeyden önce vahyi esas alan, aklı kullanan ve medeniyet tasavvuru olan bir gençlik inşa etmek üzere kurulmuş; bir taraftan dinî diğer taraftan pozitif ilimleri veren ve sürekli sorgulayan; aklını ve vicdanını kimseye teslim etmeyen bir nesil yetiştiriyordu. 28 Şubat bu kesime öylesine bir baskı uyguladı ki adeta bu kesimin Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanı olduğu, devleti yıkacağını varsayarak bu okulları maalesef işlevsiz hâle getirdi.”
 
28 Şubat ve 15 Temmuz'un küresel güçlerin projeleri olduğunu kaydeden Yavuz, bu süreçlerde orduyu güçsüzleştirecek bir mekanizmanın ortaya konulduğunu ifade etti. “Hocalarım beni bağışlasın, bir vaizin dünyada böyle bir organizasyon kurma kapasitesi yoktur. Hatta bu salondakilerin hepsi bir araya gelse 100 tane ülkede bir okul açamaz, açsanız bile o ülkenin en zenginlerinin çocuklarını alıp eğitemezsiniz. Dolayısıyla bunun küresel bir proje olduğunu 15 Temmuz’da hep beraber gördük. Özetle, 15 Temmuz, 28 Şubatta temelleri atılmış bir süreçtir.” şeklinde konuştu.
 
Sempozyumla birlikte Kongre ve Kültür Merkezimizde Türkiye’de ve Muş’ta 15 Temmuz konulu bir fotoğraf sergisi ile “Kalemin Bereketi” isimli bir hat ve tezhip sergisi de katılımcıların ilgisine sunuldu. Anadolu Ajansı muhabirlerinin, üniversitemiz personelinin ve Muşlu fotoğrafçıların eserlerinden oluşan fotoğraflar ile Albaraka Türk Hat Koleksiyonunda yer alan seçme eserlerden oluşan sergiler sempozyum katılımcılarının büyük ilgisini çekti.
 
Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu Açılış Programı, öğleden sonra başlayan ilk gün oturumları öncesinde üniversitemiz Konukevinde verilen öğle yemeği ile sona erdi. Sempozyumun ilk gününde 6 salonda  toplam 12 oturum gerçekleştirildi.
 
15 Temmuz sürecinin halkımız için taşıdığı anlamın ve içeriğin akademisyenler ve bilim insanlarının katılımıyla henüz gün yüzüne çıkmamış boyutlarıyla analiz edilmesi ve yorumlanmasının amaçlandığı 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu'nda yerli araştırmacıların yanı sıra uluslararası bilim insanlarının katıldıkları 120’yi aşkın tebliğin sunulacağı 36 oturum eş zamanlı olarak 6 salonda düzenlenecek. Sempozyuma ilişkin detaylar http://15temmuzsempozyum.com sitesinden takip edilebiliyor.